13 Mart 2011 Pazar

İlk Türk Devletleri

İLK TÜRK DEVLETLERİ

A. TÜRKLERİN TARİH SAHNESİNE ÇIKIŞI
1. Türk Adının Anlamı
· Türk adının ne anlama geldiği konusunda ileri sürülen görüşler şunlardır:
· Wambery, 1879'da Türk adının Türemek (çoğalmak) fiilinden geldiğini ileri sürmüştür.
· Kaşgarlı Mahmud, Divan-ı Lügati't Türk adlı eserinde Türk'e Olgunluk Çağı anlamını verir.
· Ziya Gökalp, Türk adını Türeli (töre sahibi) diye açıklar.
· Türk adı, Orhun Yazıtları'nda Türük olarak geçer.
· Turkhia şeklinde ise Bizans kaynaklarında görülür.
· 12. yüzyıldan itibaren Anadolu'ya Türkiye ismi verilmiştir.

2. Türklerin İlk Ana Yurdu
Türklerin tarih sahnesine çıkışları Orta Asya'dır.
Orta Asya'nın sınırları;
· Doğuda Kingan Dağları,
· Batıda Hazar Denizi,
· Güneyde Himalaya Dağları,
· Kuzeyde Sibirya'dır.

3. Türklerin Tarih Boyunca Yayıldıkları Bölgeler
Türkler, M.Ö. 1700'den itibaren Orta Asya'dan göç etmeye başladılar.
Göçlerin Sebepleri
1. Nüfus artışı ve toprakların yetersiz kalışı,
2. Olumsuz iklim şartları(Kuraklık, şiddetli kışlar)
3. Kendi aralarında ve diğer kavimlerle olan mücadeleler
4. Salgın hastalıklar
5. Türklerin Cihan hâkimiyeti düşüncesi. (Güneşin doğduğu yerden, battığı yere kadar her yeri fethetme arzusu)
6. Atı evcilleştirmeyi başaran Türkler Orta Asya'nın de­ğişik yerlerine gitmişlerdir.

Göç Yönleri
· Kuzeye Gidenler; Sibirya'ya
· Doğuya Gidenler; Çin ve Uzakdoğu ülkelerine
· Güneye Gidenler; Hindistan, Afganistan ve Çin'e
· Batıya Gidenler; İki yol izlemişlerdir:
Ø Bir kısmı Hazar Denizinin kuzeyinden Karadeniz'in kuzeyine ve Avrupa'ya;
Ø Diğer kısmı ise Hazar Denizinin güneyinden İran, Irak, Suriye, Mısır ve Anadolu'ya göç etmişlerdir.

Göçlerin Sonuçları
1. Orta Asya Kültür ve Medeniyeti dünyanın değişik bölgelerine taşınmıştır.
2. Göç etmeyip, Orta Asya'da kalan Türkler, ilk Türk Devleti olan Asya Hun Devleti'ni kurmuşlardır.
3. Göç eden Türk boyları gittikleri yerlerde yeni Türk Devletleri kurarlarken, oralardaki bazı devletleri de yıktılar.
4. İskitler (Sakalar)
· MÖ. VII. yüzyılda batıya doğru göç ederek Karadeniz'in kuzeyinden Tuna nehrine kadar uzanan topraklara yerleştiler.
· Batı kaynakları bu topluluğa İskitler, İranlılar ise Sakalar adını vermişlerdir.
· Medler, Persler, Asurlular ve Urartularla savaşmışlardır.
· Anadolu, Suriye ve Mısır'a kadar akınlar yaptılar.
· İskitlerin yönetici kesimi Türklerden meydana geliyordu.
· Yaşayış ve inanışları Türklerle aynıydı.
· En önemli edebiyat eserleri Alp Er Tunga Des-tanı’dır.

B. İLK TÜRK DEVLETLERİ
1. Büyük Hun Devleti (Asya Hun Devleti)
· Baykal gölü Orhun ve Selenga ırmaklarının bu­lun­duğu coğrafyada siyasal varlık gösteren Hunlar tara­fın­dan kurulmuştur.

Bilinen İlk Türk Devleti
· Devletin kurucusu Teoman'dır.
· Mete, babası Te­oman'a karşı yaptığı iktidar Savaşı’nı kazanarak hakan oldu.
· Bütün Türkleri, bir bayrak altında ilk kez toplayan Mete’dir.

İlk Düzenli Ordu
· Mete Türk tarihindeki ilk düzenli orduyu onlu teşkilata göre kurdu. Bu orduya dayanarak Orta Asya­'yı egemenliğine aldı ve Çin hanedanlıklarını vergiye bağladı. İpek ticaretini denet­ledi.
· Mete, kalabalık nüfusu ve Çin kültürünün Türkleri etkilemesinden çekindiği için Çin’i egemenliği altına almak yerine vergiye bağlamayı tercih etmiştir.

Çin Seddi
· Çinliler, Hun akınlarından korunmak amacıyla Çin Seddi’ni inşa ettiler.


İkili Sistem
· Mete İmparatorluğu kolay yönetmek için "ikili sis­tem" denilen bir teşkilat kurdu. Bu teşkilatta merkezde hakan, doğuda veliaht batıda ise hanedandan biri görev yapmıştır.

Çin Politikaları
· Mete'den sora Çin hanedanları Hun egemenliğin­den kurtulmak için şu politikaları geliştirdiler:
· Hun sarayındaki Çinli prensesler ve görevlilerle entrikalar çevirmek,
· Hunlara bağlı boyları birbirine karşı kışkırtmak,
· İpek ticaretini Hun egemenliğinden almak,

Bölünme
· Çin askeri saldırıları sonucu, Hun Devleti M.Ö. 58 yı­lında ikiye ayrıldı. Bir kısım Hun boyları Çin egemenli­ğine girdi.
· Hunlar daha sonra birleşmişlerse de Çinlilerin yap­tığı yeni saldırılar sonucu Kuzey Hunlar ve Güney Hunlar olmak üzere ikiye ayrılmışlardı (M.S. 48)
· Güney Hunlar, Çinlilerin egemenliğine girdi. Kuzey Hunlar Çinlilerin egemenliğine girmemek için Hazar Denizine doğru göç ettiler.
· Kuzey Hunlar sonraları Karadeniz'in kuzeyi ile bugünkü Romanya'daki Tuna dolaylarına egemen oldu­lar. Buralarda yaşayan Germen kökenli kavimleri ege­menliklerine aldılar. Hun egemenliğine girmek istemeyen Germen kökenli kavim­ler Avrupa'nın batısına göç ederek Roma İmparatorluğu topraklarında Kavimler Göçü denilen olaya neden oldular.
(MS 375)


2. Kavimler Göçü,
Asya ve Avrupa'nın Yeni Çehresi, Avrupa Hun Devleti (375–469)
Kavimler Göçü (375)
· Batı Hunları, Çin'in ve Doğu Hunları'nın baskısıyla Aral Gölü civarına göç etmişlerdi. Burada 200 sene hayatlarını sürdüren Batı Hunlarının nüfusları arttı.
· Toprakları yetersiz kalmaya başladı. Ve başka Türk Boylarının katılmasıyla güçlendiler.
· MS. 374 yılında Volga (İtil) nehrini aşarak Batı'ya (Avrupa'ya) doğru ilerlemeye başladılar.
· Türklerin bu ilerlemeleri karşısında önlerinde bulunan Vizigot, Ostrogot, Vandal, Sakson, Frank, Germen gibi birçok kavim hareketlenerek Türklerden kaçmaya başladılar.
· Böylece Batı Hun Türklerinin, sebep olduğu bu olaya tarihte Kavimler Göçü adı verilir.

Kavimler Göçünün Sonuçları
· Roma İmparatorluğu, Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrıldı (395). Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında bu Germen kavimleri tarafından yıkıldı.
· Avrupa'nın etnik yapısı değişti. Germen kavimlerinin Avrupa'daki yerli kavimlerle karışması sonucu yeni milletler ortaya çıktı.
· Türkler Avrupa'da Batı Hun Devleti'ni (Avrupa Hun) kurdular.
· Avrupa’da önce barbar krallıklar, daha sonra da feodalite (derebeylik) rejimi ortaya çıktı.
· İlk çağ kapandı, Ortaçağ başladı.
· Güvenliğini yitirenler, kendilerini dine verdi. Kilise zamanla güç kazandı. Skolastik düşünce ortaya çıktı.

Avrupa Hun Devleti (375–469)
· Bugünkü Romanya'nın bulunduğu topraklarda Kuzey Hunlar tarafından kuruldu.
· Uldız zamanında Türkler, ilk kez Anadolu’ya ayak bastı, Bizans’ı vergiye bağladı.
· Avrupa Hun Devleti’nin en güçlü olduğu dönem Atilla zamanıdır.
· Bizans'a karşı yaptığı seferler so­nucu Bizans'ı vergiye bağladı.
· Batı Roma devletine karşı ilk önce Galya Seferi’ni düzenledi. Ancak bu seferde be­lirli bir so­nuca ulaşamadı. Daha sonra yaptığı İtalya se­feriyle Batı Roma'ya üstünlüğünü kabul ettirdi.
· Atilla'dan sonraki hakanlar başarılı bir yönetim göstermediler. Bu süreçte Bizans saldırıları başladı.

· Bi­zans, ayrıca Hunlara bağlı Germen kökenli kavimleri ayaklandırdı. Sonuçta Avrupa Hun Devleti yıkıldı.

3. Göktürk Devleti (552–630)
· Göktürk boylarını birleştiren Bumin Han, kendile­rini yöneten Avarlara karşı yaptığı bağımsızlık Savaşı’nı kazandı ve devleti kurdu.
· Avarlar, Göktürk saldırıları Avrupa'ya göç etmek zorunda kaldılar. Göktürkler Çin hanedanlıklarına üstünlüklerini ka­bul ettirdiler.
· Başkenti Ötüken’di.
· Hindistan'a giden ipek yolunu kazanmak için İran­'daki Sasanilerle işbirliği yaparak Akhun Devleti’ni yıktılar.
· Akhun Devleti’nin yıkılmasından sonra Hindistan'a giden ticaret yolundan yararlanma konusunda Sasani­lerle anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Göktürkler ilk defa Bizans (Doğu Roma) ile ittifak yaptılar ve Sasanileri zayıflattılar.
· Göktürk Devleti taht kavgalarıyla Doğu Göktürk ve Batı Göktürk olmak üzere ikiye ayrıldı (582).
· Her iki devlete Çinliler son verdi (630).

II. Göktürk Devleti (Kutluk Devleti) (682–744)
· Kutluk Han, Çinli olan Veziri Tonyukuk ile birlikte Göktürk boylarını birleştirerek II. Göktürk Devleti’ni kurdu­.
· Kutluk Han, Çin egemenliğine giren Türklere ba­ğımsızlıklarını kazandırdı.
· Bilge ve Ordu Komutanı Kültigin zamanında dev­let Orta Asya'da etkinliğini sürdürdü.
· Kültigin ve Bilge Han'ın ölümünden sonra taht kavgaları başladı. Uygur, Basmil, Karluk ve Uygur Türk­leri birleşerek II. Göktürk devletine son verdiler.

Uygurlar (745–840)
· Kutluk (II. Göktürk) Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurmuşlardır.
· İlk zamanlarda Çinlilere karşı fazla etkili olama­mışlardır.
· Çinlilerin Talas Savaşı’nda yenilmesi, Uygurla­rın kuvvet-lenmesine yaramıştır.
· Çinliler Tibet saldırıları uğrayınca Uygurlardan yardım istemek zorunda kaldılar. Bu süreçte Çinlilere yardım eden Uygurlar Maniheizm ve Budizm dinleriyle tanıştılar.

· Uygurların bir bölümü Maniheizm ve Budizm’i benimseyerek hayvancılığa dayalı atlı göçebe yaşayışı bıraktılar ve yerleşik hayata geçtiler. Çünkü bu dinler sa­vaşçı geleneklere ve hayvancılığa karşı olan prensiplere dayanmıştı.
· Uygurlar, Kırgız Türklerinin saldırılarıyla siyasi var­lıklarını kaybettiler.
· Uygurlar Kırgızların yıkılışından sonra Cengiz Han'ın kurduğu Moğol İmparatorluğu’nun egemenliğine girdiler. Bundan sora Uygurlar Moğol devlet yönetiminde önemli görevler aldılar.
· Uygurlar Çin'de geliştirilen matbaa tekniğini öğre­nerek, kendilerine özgü bir matbaa yaptılar.
· Uygurlar 14–18 harften oluşan bir alfabe geliş­tirdi­ler.
· Uygurlar matbaayı kullanan ilk Türk boyu olmuş­lardır.



C. DİĞER TÜRK DEVLETLERİ VE TOPLULUKLARI
Avarlar
· Orta Asya'da büyük bir imparatorluk kurdular.
· Göktürk isyanı nedeniyle bağımsızlıklarını kay­bettiler.
· Göktürklerin saldırısı sonucu bugünkü Macarista­n'a göç ettiler. Macaristan'da etkili bir devlet kurdular.
· Sasanilerle birleşerek iki kez Bizans'ı ku­şattılar, ancak başarılı olamadılar.
· Avarlar, Frankların saldırısıyla bağımsızlıklarını kaybettiler ve Slav kavimleri arasında eriyip siyasi ve kül­türel kimliklerini yitirdiler.

Kırgızlar
· Uygur devletine son vererek tarih sahnesine çıktı­lar. Cengiz Han'ın başlattığı saldırılar sonucu bağımsız­lık­larını kaybettiler.

Sibirler
· Sibirya’nın batısından başlayan ve Kafkasya'ya uzanan coğrafyada yaşamışlardır.
· Sasani ve Avar saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­bettiler.

Akhunlar (Eftalitler)
· Kökenleri Çinlilerin baskısı üzerine İran'ın doğu­suna ve Afganistan'ın güneyine göç eden Hunlara da­yanmıştır.
· Hindistan'a giden ipek ticaretinden yararlanmış­lardır. Göktürk ve Sasani saldırıları sonucu bağımsızlık­larını kaybetmişlerdir.

Hazarlar
· Karadeniz'in kuzeyinden başlayarak, Kafkasya ve Hazar denizine kadar uzanan topraklarda yaşamışlardır.
· Karadeniz kıyılarına giden ipek ticaret yolundan büyük kazanç elde etmişlerdir.
· Hazar hakanları ve çevresi Museviliği benimse­mişlerdir.
· Hz. Osman ile Emeviler zamanında Kafkasya'ya yönelen İslam ordularının ilerleyişini engellemişlerdir.
· Peçeneklerin saldırılarıyla zayıflayan Hazarların siyasi varlığına Ruslar son vermiştir.

Bulgarlar
· Karadeniz'in Kuzeyinde büyük bir devlet kurdular. Hazarların saldırısıyla Tuna Bulgarı ve Volga (İtil) Bulgarı olmak üzere ikiye ayrıldılar
· Tuna Bulgarları zamanla Slav kavimleri arasında eridiler. Volga (İtil) Bulgarları ise Abbasilerin yardımla­rıyla İslâmiyet’i benimsediler. Volga Bulgarları daha son­raları Moğol egemenliğine girdiler.

Türgişler
· II. Göktürk Devleti’nin yıkılmasından sonra kendi devletlerini kurdular.
· Emevilerin Orta Asya'ya yaptıkları saldırıları en­gel­lediler.
· Karlukların saldırılarıyla bağımsızlıklarını kay­betti­ler.

Karluklar
· Uygurların yıkılmasından sonra bağımsızlıklarını kazandılar. Talas Savaşı’nda İslam ordusuyla birlikte Çinlilere karşı savaştılar.
· İslâmiyet’i kabul eden ilk Türk boyu oldu­lar.

Peçenekler
· Balkanlara yerleşenleri Bizans'a karşı savaştılar ve sonraları Bizans ordusunda ücretli askerlik yaptılar.
· Bizans ordusundaki Peçenekli askerler Malazgirt Savaşı’nda Büyük Selçuklu ordusuna katıldılar.

Oğuzlar
· Maveraünnehir'in doğusunda bir devlet kurdular.
· Büyük Selçuklu, Anadolu Selçuklu ve Osmanlı Devleti’ni kurdular.
· İslâmiyet’i seçen Oğuzlara Türkmen denilmiştir.

Kumanlar (Kıpçaklar)
· Balkaş gölü ile Ural dağlarına kadar uzanan coğ­rafyada etkili oldular ve Ruslarla savaştılar.
· Moğolların egemenliğine girmek zorunda kaldılar.


Ç. İLK TÜRK DEVLETİNDE KÜLTÜR VE UYGARLIK
1. Devlet Yönetimi
A. Devlet:
İslamiyet'ten önce Türkler devlete il veya el demişlerdir.

Hükümdarların Unvanları
Türkler Hükümdarlarına Şanyü, Tanhu, Hakan, Han, Yabgu, İlteber, İdi-kut, Erkin gibi unvanlar vermişledir.

Hakanın Görevleri
· Hükümdarlık güç ve yetkilerini Tanrı'dan (Tengri) alan hakanların önde gelen görevi, milletini refah ve barış içinde özgür olarak yaşatmaktı.
· Ayrıca ülke çapında asker toplamak, orduyu idare etmek, devletin yüksek meclisini yönetmek, hakanın görevleri arasındaydı.
Hatun (Katun)
· Hakanın eşine hatun denirdi. Türk devlet idaresinde hatun da söz sahibiydi. Savaşlarda hakanın yanında yer alan hatun, devlet adamı gibi eğitilir ve yetiştirilirdi. Böylece devlet idaresi ve komşu devletler hakkında bilgi sahibi olur, gerektiğinde devlet başkanlığı yapar, elçi kabul eder ve devlet meclisine katılabilirdi.
Veliaht
· Hakanın ölümünden sonra onun yerine geçen veliahtın büyük oğul olması gerekli değildi. Tahta geçecek kişinin çoğunlukla faydalı ve başarılı olabilecek yeteneğe sahip bir hanedan üyesi olması, ön planda tutulmuştur. Ayrıca veliaht küçük yaşta ise, amcasının tahta geçmesi mümkün olabiliyordu.
· Tanrı tarafından hakana verildiği düşünülen yönetme hakkının kan aracılığıyla hakanın bütün evlatlarına da geçmiş olduğu düşüncesi, her prensin (tegin) tahtta hak iddia etmesine yol açabiliyordu.
· Bu suretle kardeşler arasında doğan taht mücadelesi, üstün gelen tarafın hakan olmasına kadar sürerdi. Ancak bu mücadeleler devletin zayıflaması, hatta parçalanmasına dahi yol açabilmektedir.

Hakanlık
· Hanedandan olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. (Kardeşler, kardeş çocukları, amca, amca çocukları ve diğer hanedan üyeleri).
Kut Anlayışı
· Türkler devleti yönetme yetkisinin Tanrı tarafından verildiğine inanıyorlardı. Tanrı tarafından verilen bu yönetme hakkına kut diyorlardı. Kut'un kan yoluyla hükümdarın tüm erkek çocuklarına geçtiğine inanıyorlardı.
Kut Anlayışı’nın Etkisi
· Bütün hanedan üyelerinde kut olduğundan kendine siyasi ve askeri bakımdan güvenen kişi tahta kavgasına girebiliyordu. Bu durum Türk devletlerini ya iç savaş sonucu istikrarsızlığa, ya da bölünmeye götürüyordu.
· Türk töresinde ana-babaya itaat esas olmasına rağmen, hükümdar bunun dışında tutulmuştur. Devletin devamı için baba-oğul veya kardeşlerin birbirleriyle mücadelesi normal karşılanmıştır. Çünkü bu sayede en güçlü ve en yetenekli kişi devletin başına geçecektir.
İkili Yönetim (Çifte Krallık)
· Türk devletlerinde hükümdar yönetimi kolaylaş-tırmak için ülkeyi Sol (Doğu) ve Sağ (Batı) olmak üzere ikiye ayırırdı. Ortada (Merkezde) ise asıl hükümdar bulunurdu. Sağ ve Solda ise Hanedan üyelerinden Yabgu'lar bulunurdu.
· Eski Türklerde siyasi teşkilatlanmanın en üst kademesini "il" (devlet) meydana getiriyordu.
· Bodun'lar ve Boy'ların merkezden idare edilmesi sayesinde İl'de birleşmiş olan halk, "töre" denilen ortak idari ve hukuki düzenle yönetilirdi. Demek ki Türk "il"i yurdu koruyan, milleti huzur ve barış içinde yaşatan bir siyasi kuruluştur.



Türk İli’nin (Devleti’nin) Özellikleri
1. İstiklâl
· Bu konuda Asya Hun Devlet meclisindeki şu konuşma (Çin yıllıklarından alıntıdır) Türklerin bağımsızlık hakkındaki bütün görüşünü kısaca özetler:
· "İstiklale karşı hayranlık duymak ve bağımlı olmayı yüz kızartıcı saymak bizim geleneğimizdir. Atalarımızdan toprakla beraber devr aldığımız devletimizi; Çin ile uzlaşmak pahasına feda edemeyiz. Mücadele edecek savaşçılarımız mevcut iken devletimizi korumalıyız".
* Çiçi'nin konuşması M.Ö.58
2. Ülke
· Yine bu madde şu güzel örnekle açıklanabilir: Asya Hun Tanhu'su Motun, komşu Tung-Hu'ların vergi olarak at ve kadın istemelerine fazla itiraz etmemişti. Fakat devlet arazisi isteğiyle karşılaştığı zaman, devlet meclisinde, toprağın devlete temel olduğunu, kendisinin kimseye arazisini terk et demeye yetkisinin bulunmadığını söylemişti. (MÖ.209)
3. Halk
· Halk deyiminin eski Türkçe karşılığı “kün” idi.
· Özel mülkiyet kişi haklarının ve hürriyetin teminatıdır. İnsan şahsi mülke sahip olup onu istediği gibi kullanabilir.

4. Töre
· Türk devletinde halkın hak ve hürriyetini istemesi tabiidir. Halkın bu isteği, törenin uygulanması ile karşılanıyordu. Töre, eski Türk hayatını düzenleyen hukuki kaidelerin bütünüydü.

B) Meclis ve Hükümet:
· Türk Meclislerine toy, kurultay veya kengeş denirdi.
· Kurultay'da devletin ana meseleleri görüşülür, hükümdarın ölümü, savaş veya milli felaketlerde kurultay toplanırdı.

Devlet Görevlileri:
· Aygucı: Hükümet başkanı.
· Buyruk: Bakan.
· Tamgacı: Dış siyaset görevlileri.
· Tigin (Tekin): Hükümdarın çocukları.
· Şad: Diğer hanedan üyeleri.
· Diğer Görevliler: İnal, Tarkan, bağa, tudun, çor, külüg, apa, ataman..


Ordu
Türk ordu teşkilâtını ilk kuran Mete Han’dır. Mete, orduyu onluk sisteme göre düzenlemiştir. Onluk sistem daha sonra tüm Türk devletlerinde kullanılmıştır. Bu düzen Avrupa'ya Attila ile girmiştir.

Türk Ordusunun Özellikleri
· Türk ordusu, ücretli değildir.
· Türk ordusu, daimîdir.
· Atlı askerler çoğunluktadır.
· Kadın-erkek herkes savaşa hazırdır.

Türk Ordusunu Silahları
· Ok, yay, kement, kılıç, mızrak, kargı, süngü, kalkan vb.

Savaş Taktikleri:
Turan Taktiği
· Sahte Ricat (sahte çekilme)
· Hilal
· Pusu Bu taktikle Malazgirt, Niğbolu, Mohaç gibi büyük meydan savaşları kazanılmıştır.
· Savaş stratejileri keşif seferleri (akın) ve yıpratıcı savaşlara dayanır. Sınır boylarında tampon bölgeler bırakmışlardır.
· Türk ordusu; Çin, Roma, Bizans, Rus ve Moğol Ordu teşkilatı üzerinde etkili olmuştur.

Hukuk
· Türklerde yazılı olmamakla beraber, gelişmiş bir hukuk anlayışı vardı. Bu hukuk kurallarına töre denilirdi.
· Hükümdarın başkanlık ettiği ve siyasi suçlara bakan yüksek mahkemeye yargu adı verilirdi.
· Yarganlar (yargucu) idaresindeki mahkemeler ise adi suçlara bakarlardı.
· Hunlar ve Göktürklerde, göçebe hukuku, Uygurlarda yerleşik hukuk anlayışı görülür.
· Örneğin; işlenen adi suçlarda hapis cezası 10 gündür. Bunun temel nedeni, göçebe yaşam koşullarıdır

2. Din ve İnanış
Totemizm
· Türklerin en eski inanışlarının başında Totemizm gelir. Bu dinde bir hayvan totem olarak kabul edilir, buna ongun denirdi. Her boyun bir ongunu vardı. Bu inanış zamanla etkisini yitirdi.
· Ayrıca, dağ, kaya, güneş, orman, su ve ay da kutsal kabul edilmiştir.

Şamanizm
· Şaman (kam) denilen rahipler, iyi ve kötü ruhlarla temasa geçerek ayinler yaparlardı.
· Kurban keserek kötü ruhlardan kurtulmayı düşünürlerdi.
· Türkler, atalarının ruhlarını da kutsal kabul etmişlerdir. Bu nedenle ataların mezarlarına dokunma savaş sebebi sayılmıştır.

Göktanrı Dini
· Türklerin İslamiyet'ten önceki dini Göktanrı diniydi. Bu dine göre Türkler;
· Tek bir Tanrının evreni yarattığına ve gökte oturduğuna inanıyorlardı.
· Öldükten sonra dirileceklerine inandıklarından, ölülerini atı, eşyaları ve silahıyla birlikte gömüyorlardı. Bu mezarlara kurgan denirdi.
· Cennet'e uçmağ, cehenneme ise tamu diyorlardı.
· Mezarlara ölünün, sağlığında öldürdüğü düşman sayısı kadar balbal adı verilen küçük heykeller dikerlerdi. İnanışa göre, yeniden dirilecek kişi atıyla cennete gidecek ve öldürdüğü düşmanlar sonraki yaşamında ona hizmet edeceklerdir.
· Ölüleri için yuğ adı verilen cenaze törenleri yapar ve ardından yas tutarlardı.

Göktürklerde Din
· Evrenin üst üste gelen katlardan oluştuğuna inanılmıştır.
· Gök'ün onyedi, yerin altının ise yedi kattan oluştuğuna inanırlardı. Bu ikisinin arasında insanların yaşadığı yeryüzü bulunurdu.
· Tek tanrı inancına bu dönemde ulaşılmıştır. Bütün evren göğün en üst katında oturan Tanrı'ya itaat ederdi.
· Göktürkler Tanrı'ya "Türk Tanrısı" adını vererek onu millileştirmişlerdir.
· Tanrı'ya; Ugan, Bayat, Ulu Yaratgan da demişlerdir.
· Bazı kutsal saydıkları yerlerde Tanrı'ya dua edip, kurban kesmişlerdir.
Uygurlarda Din
· Önceleri Şamanizm' e inanmışlardır.
· Bögü Kağan döneminde Mani dinini daha sonraları da Budizm’i kabul ettiler.
Hazarlarda Din
· Önceleri Şamanizm’e inanıyorlardı. Daha sonra devlet yöneticileri ve halkın bir bölümü “Museviliğe” inanmıştır. Derin bir hoşgörüleri vardır. Müslüman, Hıristiyan ve Museviler birlikte yaşamışlardır.

Kam (Şaman-Baksı)
· Türklerin din adamlarına verdikleri isimdir. Şamanlar, fala bakar, büyü yapar, gelecekle ilgili haber verir, doktorluk yaparlardı. Diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı bir sınıf değillerdi.

Yuğ
· Ölü gömme törenine verilen isimdir. Yedi gün sürerdi. Ölenin silahları, eşyaları ve kurban edilen atı da mezara birlikte konurdu.

Balbal
· Ölen kişinin hayatta iken öldürdüğü düşman sayısı kadar taşın mezarın başına dikilmesi ile oluşan anıtlar. Bu kişiler, öbür dünyada ona hizmet edeceklerdir.
Kurgan
· Türklerde mezara verilen isimdir.

Günümüzde Şaman Dini’nden Kalma Gelenekler
1. Evli çiftlerin üzerine para, buğday, şeker vb. atılması (Saçı). "Darısı başına” deyimi.
2. Kapı eşiğine basmama. (Ölen atalarının ruhlarının eşikte durduğuna inandıklarından).
3. Sadaka verirken başı çevirme.
4. Türbe, ağaç ve mezarlara çaput bağlama.
5. Ölen kişinin evine yemek götürme.

Tarihte Türklerin Kabul Ettiği Dinler
· Şamanizm,
· Manihaizm,
· Musevilik,
· Hıristiyanlık,
· Mazdeizm (Zerdüştlük),
· Budizm,
· İslâmiyet.

3. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Sosyal Hayat
· Hun ve Göktürklerde sosyal yapı, göçebe hayata dayalıydı. Bu nedenle Türkler çadırlarda (yurt, otağ) yaşarlar ve bu çadır Türk aile birliğinin kutsal bir sembolü sayılırdı.
· Türk devletleri genel olarak iki sosyal birliğe, aile ve ordu'ya dayanmaktaydı.
· Hun toplumu ordu düzenine göre teşkilatlanıyordu. Bu toplulukta herkes savaşçıydı. Hunların savaş tekniği, göçebe hayatın gerektirdiği özelliklerden doğmuştu.

Göçebe Hayatın Tercih Sebebi
· Hun ve Göktürk devletlerinde, bir başkent kurarak oraya yerleşme isteğine karşı çıkılmıştır.
· Bilge Kağan'ın surlarla çevrili bir şehir inşa etmesi üzerine, vezir Tonyukuk; "Eğer, surla çevrili bir şehirde yerleşir ve bir kere yenilirsen esir olursun" demiştir.

· Türklerde yerleşik hayatın başlangıcı, kışlak hayatıdır. Bu nedenle sürekli kışlaklar, şehir hayatına geçişin temelini oluşturmuştur.
· Türkler göçebe hayat gereği, hayvancılık ve avcılık yaparlardı. Yarı göçebe topluluklarda çiftçilik de görülmektedir.
· İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler, kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârlardan korunan bir vadiyi seçerlerdi. Kışlak denilen bu yerlerde nisan ayı ortalarına kadar kalıyorlardı. Yazın ise, yaylak adı verilen, sulak ve açık otlaklara doğru göç ederek, göl ve ırmak kenarlarında yaşarlardı.

Türkler ve At
· Türklerde at, göçebe hayatın vazgeçilmez bir parçasıdır. Etini yemeleri, sütünden kımız denilen içki yapmaları, derisini giyimde kullanmaları açısından at büyük önem taşımıştır.
· Küçük yaşta ata binmeyi öğrenen Türkler, at üstünde alışveriş yapmışlar, yemek yemişler, uyumuşlardır. Attan başka deve, merkep ve katır da göçebe toplulukların ulaşım araçlarını oluşturmuştur.
· Başlıca gıda maddeleri, koyun eti ve süt ürünleridir. Eti uzun süreli koruyabilmek için konserve yapmışlar, Besledikleri hayvanların deri, yün, kıl vb. ürünlerini değerlendirmişlerdir.
Ekonomik Hayat
· Ekonominin temeli hayvancılığa dayanır. At, koyun, sığır, katır, deve beslenilen hayvanlardır.
· Demir madeni ve işçiliğinin de ekonomide önemli etkisi olmuştur.
· İpek yolu, ticari gelirlerin sağlandığı önemli bir ekonomik kaynaktır.
· Hayvancılık, ziraat (tarım), alınan vergiler, hediyeler diğer ekonomik kaynaklardır.

Ticaret
· Canlı hayvan, deri, kösele, kürk, hayvani gıdalar satmışlar; tahıl ve giyim eşyası almışlardır.
· Asya Hunları, Göktürkler, Uygurlar Çin'le, Avrupa Hunları Bizans'la ticari anlaşmalar yapmışlardır.
· İpek yolu, ticari hayatın canlı olmasını sağlamıştır. Bu nedenle ipek yolu egemenliğini sağlamak önemlidir.
· Kürk Yolu’nda ise (Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayıp, Çin'de sona ererdi) sincap, sansar, tilki, samur, kunduz, vaşak kürklerinin ve bunlardan yapılan giyim eşyalarının ticareti yapılırdı.
Ziraat
· İklim ve coğrafi şartların uygun olduğu bölgelerde Tarım yapmışlardır.
· Buğday, Darı, Kendir, bezelye, bakla, üzüm, bostan yetiştirmişlerdir.
· Tarımda en çok gelişmeyi Uygurlar göstermişlerdir.

Türk Toplumu
· Oguş ® Aile
· Urug ® Soy (Aileler Birliği)
· Bod (Boy) ® Kabile
· Budun ® Millet denilen birimlerden oluşuyordu.
· Boyların başında bulunan beyler, töreye göre boyu idare ederlerdi. Boyların bir araya gelmesiyle devlet kurulurdu.

Türk Toplumunun Özellikleri
· Halk hürdü. Herkes aynı işi yaptığından (hay-vancılık) aralarında kesin olarak sınıfların ortaya çıkması imkânsızdı.
· Yaşam biçimleri göçebe olduğundan savaşta elde ettikleri esirleri çalıştırmaya elverişli değildi. Bu yüzden Türk toplumunda köle sınıfı yoktu.
· Din adamları, diğer toplumlarda olduğu gibi ayrıcalıklı değildi.

Eski Türklerde Aile
· Eski Türk sosyal hayatında aile bütün sosyal bünyenin çekirdeği durumundaydı. Kan akrabalığına dayanıyordu. Türk ailesi "küçük aile" tipindeydi. Bu yönü ile Yunan, Roma, Slav ailelerinden ayrıl-maktadır. Eski Yunanistan'da ve Roma'da aile reisi, ailenin diğer fertleri üzerinde mutlak hâkim iken, Slavlarda ise aile büyüğü bütün aile halkına kölesi gibi hükmederdi. Bu ailelerde mülkiyet kolektifti.
· Türklerde ise mülk ortaklığı yalnız otlaklara ve hayvan sürülerine aitti. Hatta sürülerde çok kere şahsi mülk halindeydi.
· Evlenen erkek veya kız, baba ocağından hisselerini alarak ayrılır, yeni bir aile kurardı. Baba evi ise en küçük oğla kalırdı.
· Türklerde tek eşlilik yaygındı.
· Kadın hürdü ve Türk topluluğunda saygı görürdü. Ata biner, ok atarlardı. Namus ve iffetine düşkün olan Türk kadınının savaşta düşman eline geçmesi büyük bir utanç sayılırdı.
4. Yazı, Dil Ve Edebiyat
Türk Dili ve Yazısı
· Türkçe, Ural-Altay dilleri ailesindendir.
· Türk yazısının ilk örneğine VIII. yüzyıl başlarından itibaren Orhun Yazıtları'nda rastlanılmaktadır. Bu yazıtlarda görülen Türkçe gelişmiş bir dildir.

Türklerin Tarih Boyunca Kullandıkları Alfabeler
· Göktürk Alfabesi
· Uygur Alfabesi
· Soğd Alfabesi
· Brahmi Alfabesi
· Süryanî Alfabesi
· Tibet ve Çin Alfabesi
· Arap Alfabesi
· Kiril Alfabesi
· Latin Alfabesi
Göktürk Yazısı
· En eski Türk yazısı olma özelliğini taşır. V. ve IX. yüzyıllar arasında Yenisey mezar taşları ve Orhun Yazıtları'nda görülmektedir.
· Göktürk harflerinin karakteri, işaretlerin esas olarak keskin düz çizgilerden meydana gelmiş olması ve bitişmemesidir.
· Yazı sağdan sola yazılır, kelimeler, aralarına üst üste iki nokta konarak birbirinden ayrılır.
· Orhun alfabesi 38 harften oluşur. Bunların 4'ü sesli, 34'ü ise sessiz harflerdir.
· Bu alfabenin ilk örneklerine Orhun Yazıtları'nda rastlandığından Orhun alfabesi de denilmektedir.
Uygur Yazısı
· Eski Türklerin yazıda kullandıkları ikinci millî alfabesi Uygur alfabesidir.
· Uygur yazısı, Soğd alfabesinden alınmıştır. Uygurlar, Soğd alfabesini geliştirerek, bazı küçük ilave ve değişikliklerle kendilerine özgü bir alfabe haline getirmişlerdir.
· Uygur yazısı, sağdan sola doğru yazılırdı. Alfabede 18 harf vardır ve harfler genellikle birbirleriyle bitiştirilir.
· VIII. yüzyılın ilk yarısında kullanılmaya başlamış, öteki Türk kavimleri arasında da yayılmıştır. X. yüzyıldan itibaren yerini Arap alfabesine bırakmakla birlikte hemen önemini kaybetmedi.
· Moğol hâkimiyetinin kurulmasıyla (XIII. yüzyıl) yeniden canlanmış, uzun süre Moğolların resmî yazısı olmuştur.

Matbaa
· Kâğıt ve baskı tekniği Uygurlarca bilinmekte idi. Baskı tekniğini (matbaa) ilk kullananların Çinliler olduğu görüşü yanında, bir kısım araştırmacılar da matbaanın ilk önce Uygurlarda kullanıldığı görüşündedirler.
· Matbaanın, batıya yayılmasında Uygurların büyük rolü olmuştur. (Avrupa, Moğollar aracılığı ile XIII. yüzyılda Uygur baskı tekniğinden haberdar olmuştur.) Gutenberg matbaanın mucidi değil sadece geliştiricisidir.
· Uygurlar, Avrupa'dan yüzyıllar önce kâğıdı biliyorlardı.
· Kâğıdı, önce Araplar, VIII. yüzyılda ele geçirdikleri esirlerden öğrendiler ve Semerkant' ta bir kâğıt imalathanesi kurdular.
· Kâğıt, XI. yüzyılda Arap fetihleriyle İspanya'ya, dolayısıyla Avrupa'ya yayılmıştır.

Edebiyat
· Türklere ait ilk yazı dili örnekleri, Orta Asya'da ortaya çıkıp gelişen Türk edebiyatının temelini oluşturur.
· Bunların en eski örnekleri, çoğunlukla Göktürk alfabesiyle yazılmış olan mezar taşları üzerindeki yazıtlardır.
· Bu taşlar, Orhun Yazıtları ile Talas ve Yenisey yazıtlarıdır.

Orhun Yazıtları
· VIII. yüzyılda dikilmiş olan Orhun Yazıtları, Yadrinsef (N.M.Jadrincev) tarafından XIX. yüzyılda (1889) keşfedilmiştir.
· İlk olarak, 1893 yılında Danimarkalı dil bilgini Wilhelm Thomsen tarafından okunmuştur.
· En önemlileri, II. Göktürk Devleti'nin önemli devlet adamları Bilge, Kültigin ve Tonyukuk adına dikilmiş olanlarıdır.
· Yazıtların bir yüzü Çince olup, diğer tarafları Göktürk alfabesiyle yazılmıştır.
· Orhun Yazıtları üçü büyük olmak üzere birtakım dikili taşlar halindedir.
1. Tonyukuk Yazıtı
· İki ayrı taş sütun üzerine, 720-725 tarihleri arasında dikilmiştir.
· Yazılar soldan sağa doğru yazılmıştır. Burada Göktürklerin ünlü devlet adamı Tonyukuk, önce İlteriş Kağan zamanını anlatmakta, son olarak kendisinden bahsederek, öğütler vermektedir.
· Yazıtın etrafında başları kırılmış sekiz adet heykel bulunmaktadır.
2. Kültigin Yazıtı
· Bilge Kağan tarafından, kardeşi Kültigin adına 732 yılında dikilmiştir.
· Bu anıt, birkaç parçadan meydana gelen birleşik bir yapı halindedir.
· Taşın her tarafında, yukarıdan aşağı doğru Göktürk alfabesiyle yazılmış yazılar bulunur. Batıya bakan yüzünde Çince yazı yer almaktadır.

3. Bilge Kağan Yazıtı
"...Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye babam hakanı, annem hatunu yükseltmiş (olan) Tanrı onlara ülke veren Tanrı (kendilerini) Türk milletinin adı sanı yok olmasın diye beni o Tanrı hakan olarak (tahta) oturttu. Muhteşem bir kavmin üzerine hakan olmadım. İçte aşsız, dışta elbisesiz korkak ve zavallı bir kavmin üstüne hükümdar oldum Küçük kardeşim Kültigin (ve iki şad) ile sözleştik. Babamızın ve amcamızın kazandığı milletin adı sanı yok olmasın diye Türk milleti için gece uyumadım. Gündüz oturmadım. Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile ölesiye kadar çalıştım.
Bu kadar cehd edip (çalışıp) müttehit (birlik olan) milleti ateş, su (yani vahdetsiz) kılmadım. Ben kendim hakan olduğumda etraftaki yerlere varmış olan kavim ölü ve bitik bir halde yayan ve çıplak olarak geri geldi.
Kavmi yükselteyim diye yukarı (kuzey) Oğuz kavmine karşı, ileri (doğu) Kıtan, Tatabı kavimlerine karşı, beri (güney) Çinlilere karşı büyük ordu (ile) on iki (defa) sefer ettim, muharebe ettim. Ondan sonra Tanrı buyurduğu ve talim olduğu için kısmetim olduğu için ölecek olan milleti diriltip doğrulttum, çıplak kavmi elbiseli, fakir kavmi zengin kıldım, az kavmi çok kıldım. Gayrı (başka) ülkelerden, gayrı (başka) hakanlardan daha iyi kıldım. Dört taraftaki kavmi hep muti kıldım. Düşmansız kıldım. (Bunlar) hep bana itaat etti..."
Hüseyin Namık Orkun,
Eski Türk Yazıtları, Ankara 1987, s.41-44

· Bilge Kağan adına 735 yılında dikilmiştir.
· Kültigin ve Bilge Kağan yazıtları, Kültigin'in atabeyi olan Prens Yollug Tegin tarafından yazılmıştır.
· Yazıtlarda Göktürk Devleti'nin kuruluşu ve yükselişi, Kültigin ve Bilge Kağan'ın kahramanlıkları, başarıları anlatılmakta, Türk milletine öğütler verilmektedir.
· Göktürk Devleti tarihi bakımından en değerli kaynak olma özelliğini taşımaktadırlar.


4. Orhun Bölgesindeki Diğer Yazıtlar
Orhun bölgesinde, Orta ve Kuzey Moğolistan'da bunlardan başka birçok yazıt da yer almaktadır.
Orhun Yazıtları'nın Türk Tarihi Açısından Önemi
· Türk tarihi hakkında bilgi veren bu anıtlar, Türkler tarafından yazılmış ilk belgelerdir.
· Türk adının geçtiği ilk Türkçe metin özelliğini taşırlar.
· Yazıtlarda, Türk adı ilk olarak bir milleti ifade etmek üzere kullanılmıştır.
· Türk dili ve edebiyatının en eski örneğidir.
· Türk yazısının en eski alfabesiyle yazılmıştır.
· Orta Asya kültürünün en açık olarak ifade edildiği belge özelliğini taşırlar.
· Yazıtlarda, Türklerin tarihlerinin araştırılmasına imkân veren, ekonomik, sosyal ve kültürel hayatlarıyla ilgili bilgiler bulunmaktadır.
· Yazıtlar, sadece mezar taşları olmayıp, bütün Türk boylarına seslenen siyasî bir beyanname karakterini taşımaktadır.

Talas ve Yenisey Yazıtları
· Orhun Yazıtları'ndan başka, Talas ve Yenisey nehirleri civarında da Türk yazıtları bulunmaktadır.
· Yenisey Yazıtları, Orhun Yazıtları'ndan daha eskidir.
· Yazıtların birkaçı hariç, diğerleri mezar taşları halindedir.
Uygur ve Kuman Edebiyatı
· Uygurlar da Türk edebiyatına seçkin örnekler vermişlerdir. Göktürklere ait edebî eserlerin çoğu yazıtlar halinde iken, Uygurlara ait olanlar yazma şeklindedir.
· Bulunan eserlerin çoğu Budizm ile ilgili dinî metinlerdir. Türk dili ve edebiyatının en önemli hazinelerinden biri de Kodeks Kumanikııs (Codex Cumanicus) adlı Kuman lügatidir.
· Kumanlar, Kırım yarımadası ve Don civarındaki Cenevizlilerle yakın ticarî ilişkiler kurdular. Bu ilişkilerin sonucu olarak, İtalyan misyonerlerin kaleme aldıkları bu eser; Kumanca, Latince ve Farsça olmak üzere muhtemelen XIII. yüzyılda yazılmıştır.
Sözlü Edebiyat Ürünleri:
Sagu: Ölen kişinin ardından söylenen ağıtlar.
Sav: Hayat felsefesini anlatan metinler.
Toy: Şölen ve düğünlerde okunan şiirler.
Koşuk: Şarkılar.
Destan: Büyük kahramanlıkları ve olayları olağanüstü öykülerle süsleyerek anlatan ve sonraki nesillere akta-rılan metinler.

Başlıca Türk Destanları:
· Oğuz Kağan Destanı (Hunlar, Oğuzlar)
· Alper Tunga Destanı (İskitler, Saka):
· Ergenekon Destanı (Göktürkler)
· Göç ve Türeyiş Destanları (Uygurlar)
· Manas Destanı (Kırgızlar)
Destanlar ve efsaneler, Türklerin İslamiyet'ten önceki, adet, inanç ve hayat biçimleri hakkında bilgi veren zengin kaynaklardır.
5. Bilim ve Sanat
· Türkler 1 yılı 365 gün 6 saat olarak hesaplayarak, 12 Hayvanlı Türk Takvimini oluşturmuşlardır. (Türklerin gök bilimi ile olan ilgilerinin açık bir kanıtıdır.)
· Uygurlar tahta harflerden matbaayı ve pamuktan kâğıdı yapmışlardır.
· Madencilikte özellikle de demircilikte ileri gitmişlerdir.
· Kazakistan'ın başkenti Alma Ata yakınlarında bir kurgandan çıkarılan "Altın Adam Heykeli" Türk maden sanatının ne kadar geliştiğini gösterir.
· Eşya ve binalarda hayvan üslûbu denilen, hayvan figürlerini kullanmışlardır.
· Halı, Türklerin Dünya medeniyetine bir katkısıdır.
· Altaylarda Pazırık Kurganı'nda bulunan halı dünyanın en eski halısıdır.

D. Türk Kültürünün Çevre Kültürlerle İlişkileri
1. Türklerin Çin Kültürüne Katkıları
§ Askerlik alanında
§ Devlet Teşkilatında
§ At kültüründe(Atı evcilleştirmede)
§ Gök Tanrı inancıyla Çinlileri etkilemişlerdir.

2. Çinlilerin Türkleri Etkilediği Alanlar
§ Tarım
§ Yerleşik hayat
§ Felsefe (Taoizm, Konfüçyüs ve Budizm)
§ Giyim konularında Çinliler Türkleri etkilemişlerdir.

3. Türklerin Moğol Kültürüne Katkıları
§ Askerlik alanında,
§ Devlet teşkilatında,
§ Dil ve alfabede,
§ Kımız yapmayı öğrettiler,
§ Türk töresi ve geleneklerinden,
§ Göktanrı diniyle Türkler, Moğolları etkilediler.

1. Türk-Çin İlişkileri
A- Çin'e Karşı Türk Politikası
1- Savaş Sorunu
· Hun, Göktürk ve Uygurlar döneminde Çin'e sayısız saldırı düzenlenmiştir. Bunun temel sebebi Orta Asya'nın zor yaşam koşulları içinde kaynakların azalması ya da bitmesidir. Seferlerde çoğunlukla başarıya ulaşılmış, Türkler, Çin’den alacaklarını aldıktan sonra çekilip gitmişlerdir. Bunun temel sebebi Çin'in yerleşik kültürü içerisinde eriyip yok olma korkusudur.
· Güçlü Kağanlar, zaferlerden sonra yaptıkları anlaşmalarla Çin'i vergiye bağlamayı tercih etmişlerdir.
2- Çin'e Askeri Yardım Sorunu
· Çin'in karışıklıkları, feodal beylerin çekişmeleri, zaman zaman Çin İmparatorlarının Türklerden yardım istemelerine yol açmıştır.
· Türkler çoğu zaman Çin'e askeri yardımda bulunmuşlardır. Bunun temel sebebi yardım karşılığı alınan kumaş ya da gelirlerdir.

3- Ticari İlişkiler Sorunu
· Tarihimizde ilk olarak Hunlarla - Çinliler arasında ticari ilişkiler kurulmuştur. Bu ticari ilişkiler, Göktürk ve Uygurlar zamanında da devam etmiştir. Özellikle Uygurlar döneminde gelişmiştir.
· At ve İpek ticareti başta gelmektedir.
· İpek yolunun sağladığı ekonomik kazanç, iki tarafın da burayı ele geçirme mücadelesi yapmasına yol açmıştır.

B- Türklere Karşı Çin Politikası
· Çin Türk akınlarını durdurabilmek için ünlü Çin seddini yapmış, ancak akınları durdurmayı başaramamıştır.
· Bozkırlarda Türklere karşı savaşmayı tercih etmemiştir.
· Daha çok diplomatik yollarla Türkleri zayıf düşürme, bölme, parçalama politikası izlediler.
· Orta Asya'da kurulan imparatorlukların boylar ve budunlar arasındaki bağlarının zayıf olduğunu görmüşler ve bunları birbirlerine karşı kışkırtmışlardır.
· Tiginler'in (Prensler) arasını açma politikası izlediler.
· Çinli prenseslerin, Türklerle evlenmeleri yoluyla Orta Asya'ya çok sayıda casusu sokmuşlar ve bunların raporları doğrultusunda boy ve budunları birbirine düşürmüşlerdir.
· Türk boylarını kendi topraklarına açarak, onları kültürel olarak eritme politikası izlemiştir. (Çinlileştirme Politikası).
· Ağır süvari birlikleri yerine zamanla Türkler gibi hafif süvari birlikleri oluşturmuşlar ve yağma seferleri düzenlemişlerdir.
· "Çinlilerin sözleri tatlı, ipek kumaşları yumuşaktır, tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak budunu kendilerine yaklaştırırlar.
Sonrada içlerine girer, kötülüklerini yaparlar. Çinliler, kendilerinden olmayan bilgeli kişileri, kendilerinden olmayan alp kişileri yaşatmazlar. Yanılıp onlara inananlar, kendi soylarına en yakınlarına ve budununa yararlı olmaktan çıkarlar. Çinlilerin tatlı sözlerine, yumuşak ipek kumaşlarına aldanan pek çok Türk yok oldu.
Türk budunu sen çoğu kez hep böyle aldanıp öldün."
Kültigin Yazıtı, Doğu Yönü,
M.Ergin Orhun Abideleri, sh. 13-14

· "Çin milleti hilekar ve sahtekar olduğu için, aldatıcı olduğu için, küçük kardeş ve büyük kardeşi birbirine düşürdüğü için, bey ve milleti karşılıklı çekiştirttiği için, Türk milleti "ÎL" yaptığı ilini elden çıkarmış,k ağan yaptığı kağanını kaybedivermiş."
Kültigin Yazıtı, Doğu Yönü,
M. Ergin Orhun Abideleri, sh. 5

2. Türk-Moğol İlişkileri
· Türk-Moğol ilişkileri, Büyük Hun Devleti hükümdarı Mete Han zamanında başlar.
· Çin, Türkleri zayıflatmak için Moğollarla işbirliği yapmıştır. Moğollar Hunları daha batıya iterek, Moğolistan'ın doğusuna yerleştiler.
· Uygurlar zamanında Moğollarla ilişkiler daha çok gelişmiştir. Moğol İmparatorluğu'nun kuruluşunda ve büyümesinde Uygurların önemli ölçüde etkisi olmuştur.

· Türklerin, Moğollar üzerinde ticari ve kültürel etkileri devam etmiştir. Cengiz Han devrinde pek çok Uygur Türkü devlet kademesinde görev almış, Moğolların askeri, idari, ticari, dil ve yazı alanında etkilenmesine yol açmışlardır.
· Bazı Moğol boyları zamanla Türkleşmiş (Özbek ve Çağatay), Türk-Moğol devletleri oluşmuştur.

3. Türk-Arap İlişkileri
· Araplar, fetih hareketlerini doğuya doğru geliştirirken, Kafkaslar'ın kuzeyinde Hazarlar, Maveraünnehir ile Seyhun ötesinde ise Türgişler başta olmak üzere çeşitli Türk toplulukları ile karşı karşıya gelmişlerdir.
· Halife Ömer zamanında Arap orduları Horasan, Mavera-ünnehir ve Toharistan bölgelerinde Türkler ile karşılaştılar.
· Türk-Arap ilişkileri Emevilerin baskıcı politikaları ve Arap olmayan müslümanlara değer vermemeleri nedeni ile iyi olmadı. Göktürkler ve Türgişler Maveraünnehir bölgesinde Araplara karşı mücadele ettiler. Türkler, Emevilere karşı Abbasileri desteklediler.
· Abbasi döneminde Türk - Arap ilişkileri gelişmiştir. 751 deki Araplarla-Çinliler arasında olan Talas Savaşı’nda Orta Asya'nın Çin egemenliğine girmesini istemeyen Türkler Arapların yanında yer alarak, savaşı kazanmalarını sağladılar. Özellikle ticari ilişkiler dolayısıyla Arap-Türk ilişkileri yeni bir boyut kazanmış, Karluk, Yağma, Çiğil Türkleri İslamiyet'i kabul etmişlerdir. 10. yüzyıldan itibaren Oğuzlar İslamiyet'i kabul ettiler.
· Araplar, Türklerin özellikle savaşçılık gücünden yararlanmışlardır. Abbasiler döneminde bir ordugâh şehri olarak Samarra şehrini kurdular.
· Türkler, pek çok Müslüman devlette komutan ve yöneticilik yapmış, bazılarında zamanla yönetimi ele geçirmişlerdir.

4. Türk-İran İlişkileri
· Türk-İran ilişkileri Akhunlar zamanında başladı. Akhunlar Sasanilerle komşu olmuşlar ve sürekli savaşmışlardır.Göktürkler'in batıda Sasanilerle komşu olması üzerine İpek yolu denetimi için Göktürkler, Akhunlara karşı Sasanilerle işbirliği yaptılar. Bu işbirliği sonucu Akhun devleti yıkılmış ve toprakları paylaşılmıştır.
· Sasanilerin İpek yolu ticaretini engellemeleri üzerine, Göktürkler Bizans’la işbirliği yapmışlar ve Sasanilerin zayıflama ve yıkılma sürecine girmelerine yol açmıştır.
· Sasanilerin yıkılmasından sonra, bölgeye doğudan çok sayıda Türk göçü olmuştur.
· İran yıllarca Büyük Selçuklu Devleti’nin yönetiminde kalmıştır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder