13 Mart 2011 Pazar

OSMANLI EKONOMİSİ

Osmanlı İktisat Anlayışı:
Osmanlı ekonomisi büyük ölçüde tarıma dayalı idi. Bu nedenle iktisat anlayışı toprağın iyi değerlendi­rilmesi, boş bırakılmaması ve iyi vergilendirilmesi anlayışına dayanıyordu. Sınırların genişlemesi so­nucu ticaret faaliyetleri Osmanlı iktisat anlayışına yeni bir değişiklik getirdi. Ticari faaliyetler Osmanlı fetihlerini de yönlendirdi. Amasra, Trabzon ve Kırım'ın fethiyle İpek Yolu, Mısır'ın fethiyle Baharat Yolu Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolüne geçti.
Siyasi ve askeri yönlerden güçlü olmanın yanında ekonomik yönden de güçlü olmak hedeflendi. Os­manlı Devleti'nin amacı; ekonomik yönden Avru­pa'yı kendine bağımlı hale getirmekti.
Osmanlı Devleti'nde tüm iktisadi faaliyetler halkın sıkıntıya düşmeden yaşamasını sağlamak ama­cıyla düzenlenmişti. Bu anlayışın sonucu olarak üretim faaliyetleri ihtiyaç duyulan oranda gerçekleş­tiriliyordu. Üretimin ihtiyacı karşılamaması halinde satın alma yoluna gidiliyordu. Devlet, ihtiyaçların karşılanması için gerekli koşulları hazırlamış ve üretimin sürekliliğini sağlamak için tedbirler almıştır.
Osmanlı Devleti, 18. yüzyıla kadar kendisine ye­terli ekonomik bir yapıya sahipti. Ancak, dünya ti­caret yollarının uzağında kalması ve dış ticaretin yabancıların eline geçmesi Osmanlı ekonomisini olumsuz yönden etkilemiştir.
19. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin Avrupa ile eko­nomik ilişkilerinin artmasına rağmen Avrupa dev­letlerinin çoğunun kapitülasyonlardan yararlanması Türk dünyasını olumsuz yönde etkilemiştir. Os­manlı Devleti giderek Avrupa devletlerinin açık pa­zarı haline gelmiştir.
Osmanlı’da Ekonomik Faaliyetler
Osmanlı tarihinde ilk para Osman Bey zamanında bastırıldı, ilk gümüş akçe Orhan Bey, ilk altın para Fatih Sultan Mehmet tarafından bastırıldı. Bu ara­da Osmanlı parasının yanı sıra yabancı altın ve gümüş paralar da kullanılmıştır. Bunun nedeni ise, Osmanlı ülkesinde altın ve gümüş madenlerinin az bulunmasıydı. XV. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti çok zenginleşmişti.
Yavuz dönemindeki İran ve Mı­sır seferleri de maliyeyi güçlendirdi. XVI. yüzyılda savaş ganimetlerinden ve yabancı devletlerden alı­nan vergiler artış gösterdi.
Kanuni devrinde ise ge­lirler arttığı gibi, masraflar da çoğaldı. Coğrafi Keşifler sonunda Avrupa'dan gelen çok miktarda altın ve gümüşün Osmanlı top­raklarına girmesi, Akdeniz havzasındaki hızlı nü­fus artışı, Avrupalıların ticaret faaliyetlerini geniş­letmesi XVI. yüzyıl sonlarında Osmanlı parasının değer kaybetmesine neden olmuştur.
Fiyat artışla­rının iç ve dış nedenleri vardır, iç nedenler:
Savaşların uzun sürmesi
Köylülerin topraklarını terk etmesi
Tımar sisteminin bozulması ve bunların sonu­cunda üretimin tüketimi karşılamamasıdır.
Bu gelişmeler paranın satın alma gücünü azaltmış ve enflasyonun ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fiyatların artmasının bir başka nedeni de, devletin yasaklamasına rağmen kaçak yollardan Avrupa ül­kelerine mal satılması olmuştur.
Fiyat artışlarını engellemek için devlet bazı önlemler almıştır:
Ham gümüşün kullanımı sınırlandırılmış ve dışarı çıkışı yasaklanmıştır.
Yeni paraların piyasaya çıkması üzerine es­ki paralar ve gümüşler toplanmıştır.
Sahte para basımı engellenmeye çalışılmış­tır.
Sarraflara işleyebilecekleri kadar gümüş ve­rilmiştir.
Ancak bu tedbirler sonucunda da istenilen sonuç­lar alınamamıştır. Osmanlı parası 1580'lerden iti­baren büyük bir değer kaybına uğramış ve ilk para düzeltmesi yapılmıştır.
Osmanlı Devleti'nin Gelirleri
Müslüman çiftçilerden alman öşür ve hay­van vergisi (Ağnam)
Hıristiyan ve Musevilerden alınan haraç ve cizye,
Savaşlarda elde edilen ganimetlerin beşte biri
Gümrük, maden, orman ve tuzlaların gelir­leri
Bağlı beyliklerin yolladıkları vergiler ve he­diyeler
Müsadereden elde edilen gelirler.
Bu gelirler genellikle şu şekilde sarf edilmiştir:
Devlet personeline, kapıkulu askerlerine, ulufelilere ve emeklilere verilen maaşlar.
Ulemaya ve kadılara verilen maaşlar.
Ordunun ve donanmanın teçhizatına yapı­lan harcamalar.
Bayındırlık hizmetlerine yapılan masraflar.
Yeniçerilere dağıtılan cülus bahşişleri.
19. Yüzyıl Sonrası Osmanlı Ekonomisi
Mali durumun ıslah edilmesi için Maliye Nazırlığı kuruldu. Herkesin gelirine göre vergi ödemesi kabul edildi, iltizam yoluyla aşar toplanması kaldırılarak maliye memurları tarafından toplanmaya başlandı. Gayrimüslim halktan alınan cizye vergisinin ayar­lanması ve toplanması patrikhanelere bırakıldı. Ancak iyi bir sonuç alınamadığı için eski usule dö­nüldü. 1858 yılında çıkarılan Arazi Kanunnamesi ile özel mülkiyet pekiştirildi ve kişilerin özel mülkiye­tindeki topraklar güvence altına alındı. Bu nedenle Tapu Nizamnamesi çıkarıldı. Toprak üzerinden alı­nan vergiler kaldırılarak yerine ürünün % 10'u ora­nında aşar vergisi alınmıştır.
19. yüzyılda hayvancılık açısından önemli olan Balkanlar, Avrupa'nın ihtiyaçlarını karşılamıştır.
18. yüzyılda Avrupa'da meydana gelen Sanayi inkılâbı Osmanlı Devleti'ni çok etkiledi. Osmanlı lonca düzeni önemli ölçüde çöküntüye uğramıştır.
1820'lerden sonra Avrupa mallarının Osmanlı pa­zarlarını istila etmesi üzerine ilk tedbirler devlet ta­rafından alınmıştır. Bu tedbirler şunlardır:
Yeni teknolojiden faydalanarak fabrika diye isim­lendirilen büyük imalathaneler açılmıştır. (1840'ta açılan Hereke Dokuma Fabrikası, Bakırköy bez Fabrikası gibi).
1860 -1873 yılları arasında faaliyet gösteren Islâh-ı Sanayi Komisyonu sanayi alanında faa­liyet gösteren esnafın canlandırılmasına çalış­mıştır. Bunun sonucunda birçok kişinin serma­yesiyle sanayi şirketleri kurulmuştur.
Avrupa mallarının pazarlanması ve hammadde ticaretinin yoğunluk kazanması üzerine Avrupa ekonomisinin bir parçası haline gelebilmek için Osmanlı Devleti ulaşıma önem vermiştir. Avru­pa'da kullanımından kısa bir süre sonra demir­yolu çalışmaları Osmanlı ülkesine girmiştir, ilk olarak çalışmalar Aydın - Turgutlu hattında başlatılmıştır.
Tanzimat Dönemi'nde ticaret ilişkilerinin değiş­mesi üzerine kademeli olarak iç gümrükler 1874 yılma kadar kaldırılmıştır. Balta Limanı Antlaşması'ndan sonra ticaret sözleşmeleri Osmanlı Devleti'nin ve tüccarlarının aleyhine dönmüş­tür. 19. yüzyılda İzmir Limanı Anadolu'nun ih­racatının gerçekleştirilmesinde önemli rol oyna­mıştır.
iç piyasada Avrupa mallarıyla rekabet edemeyen Osmanlı Devleti'nde tarım ürünleri ihraç malları haline geldi. Balta Limanı Antlaşmasından sonra bağımsız dış ticaret politikası izleyemeyen Os­manlı Devleti'ne Avrupalı devletler her krizde ver­gileri düşürtmüşlerdir.
Tanzimat Dönemi'nde Osmanlı Devleti, 1847'de Bank-ı Der saâdet adıyla ilk bankayı kurdu. Ancak bu banka Kırım Savaşı'ndan önce iflas etti. Bu ge­lişme üzerine İngiliz teşebbüsü olan Bank-ı Osmanî faaliyete geçti (1856). Bu bankaya para basma yet­kisi verildi. Böylece banka hem devlet bankası, hem de ticaret bankası özelliği taşıyordu. Mithat Paşa'nın girişimleriyle çiftçilere kredi vermek için Mem­leket Sandıkları kuruldu. 1872'den sonra bankacılık yaygınlaştı. Tarımın geliştirilmesi için 1863'te Ziraat Bankası kurularak çiftçilere kredi sağlanmıştır.
19. yüzyılda Osmanlı ekonomisi iyice bozuldu. Bu nedenle devlet para ayarlaması yaptı ve kağıt para çıkararak iç borçlanma yoluna gitti. Galata bankerlerinden kısa vadeli borçlar alındı. 1854 yı­lında İngiltere’den ilk defa borç para alınarak dış borçlanma süreci başlamıştır.
19. yüzyılda kapitülasyonlara dayanarak Av­rupalı devletler Osmanlı ülkesinde şirketler ve bankalar kurdular. Yol, köprü, liman, de­miryolu, tünel, tramvay, elektrik, havagazı gi­bi işletmelerin yapımı yabancı şirketler ara­sında paylaşılmıştır.
Yerli mallar ağır bir darbe yedi. Yerli sanayi zayıfladı. Bu yüzyılda başlıca sanayi kuruluş­ları cam, tuğla, çini, deri, halı, kiremit, pamuk­lu kumaş ve kağıt fabrikalarından ibaretti.
Osmanlı'da Vergiler:
Osmanlı maliyesinin muhtelif gelir kaynaklan vardı. Bunların başında halktan alınan vergiler geliyordu. Osmanlılarda Şer'i ve Örfi olmak üzere iki türlü vergi vardı.
Şer'i Vergiler:
Öşür: Genel anlamıyla toprak ürünlerin­den devlet adına Müslümanlardan alınan onda bir vergidir. Bu vergi toprağın verim kabiliyetine göre değişiklik gösterirdi.
Haraç: Müslüman olmayan halktan alınan vergidir. Harac-ı Mukassem, Harac-ı Muvazzaf ol­mak üzere ikiye ayrılırdı.
Cizye: Müslüman olmayan halktan alınan baş vergisi sağlık vergisidir. Bu vergi çocuk, kadın ve yaşlılardan alınmazdı.
Zekat: Müslümanların zengin olanlarından kırkta bir oranında alınırdı. Zekat değişik zamanlar­da değişik şekillerde alınırdı. Bazen doğrudan ihti­yaç sahiplerine zenginler tarafından verilir, bazen de devlet tarafından toplanırdı.
Örfi Vergiler:
Çift-Bozan: Toprağını terk edenlerden Tı­marlı Sipahi tarafından alınırdı. Bir nevi tazminattır.
Resm-i Çift: Müslüman halktan, tasarruf etmiş olduğu tam veya yarım çiftlik yer kar­şılığı olarak alınırdı. Çiftlik, iki öküzlük yer­dir. Çift resminin miktarı alındığı yere göre değişirdi.
Resm-i Zaman: Kendisine tımar verilen sipahi tarafından, tapuya verilmemiş olan araziyi tasarruf eden kimseden, dönüm ba­şına alınan bir vergidir.
Resm-i Asiyab: Su veya yel ile çalışan un değirmenleri ile, zeytinyağı değirmenle­rinden alınmaktadır. Sipahi tarafından ayni ve nakli olarak alınırdı.
Resm-i Arus: Sipahi tarafından tımarında bulunan kadınların evlenmeleri esnasında, kocalarından alınan bir vergidir. Bu vergi kadının dul, bakire, müslüman veya başka bir dinden olmasına göre değişmektedir.
Resm-i mücerred: Bekarlardan alınırdı.
Bennak Resmi: Evlilerden alınırdı. Mü­cerred ve bennak resimlerinden bir kimse­ni kurtulabilmesi için tam veya yarım çift tasarruf etmesi gerekirdi.
Resm-i İspenç: Gayri Müslim reayanın buluğa ermiş olan erkeklerinden alınırdı.Müslümanlardan alınan çift resminin karşı­lığıdır.
Adet-i Ağnam: Sipahi tarafından hayvan sayısına göre alınan bir vergidir.
Baclar ve Gümrük resimleri: Ticaret ile uğraşanlardan alınırdı.
Pençik Resmi: Savaşlarda ele geçirilen esirlerden, askerlikte kullanılmak üzere beşte birinin alınmasıdır. Esir sahiplerin­den beşte bir olarak aynen alınan esirler, acemi oğlanı sayılarak, kendilerine ayrılan kışlalara giderdi.
Olağanüstü durumlarda avarız vergisi toplanırdı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder